3 Ağustos 2012 Cuma

Kapı

Mevsim sonbahar. Serin bir hava var dışarıda.Saat 17 suları sanırım.Evden çıkmam lazım. Bunaldım betonlardan. Acaba sokaklarda yalnız başıma dolaşıp kendimi mi arasam? Yoksa dostlarımı çağırıp sahte gülümsemeler mi saçsam? Bilemiyorum... Belki de yalnız kalmalıyım. Kendimi bulduğumda korkarsam ve istemezsem kaçarım. Kurtulurum belki bulduğum şeyden. Elbet bir gün yüzleşmeyecek miyim? Ne kadar erken olursa o kadar iyi olur. Evin kapısı hep yalnızlığı hissettiriyor bana. Kapının yalnızlığından kurtulup kendimi kedi cesetlerinin ve hasta ruhların arasına yani sokaklara atıyorum. Kafelerin önünden geçerken duyduğum insan kahkahaları ne kadar yapmacık ve riyakâr. Acıyorum onlara. Yavaş adımlarla ilerlerken o sarışını görüyorum. Aman tanrım. Saçları papatyaları andırıyor bana.O kadar yumuşak görünüyorlar ki kıyamıyorum bakmaya. Gözleri... Aman tanrım! Eğer bir yaratan varsa bu sarışına kendi gözlerini vermiş olmalı. Tanrının kızı şuan tam karşımda. Beyaza yakın teni uçsuz bucaksız bir çöldeki suyu andırıyor.Hiç kıpırdamıyor. Kıpırdamasında! Böyle bir varlığın canlı olması bile bir mucize. Ayaklarım ilerlemiyor. Kalakaldım buracıkta. Gözlerimi ondan alamıyorum. Kafenin yola bakan ve adının yazdığı büyük camın arkasında oturuyor. Oturduğu masanın rengi kırmızı. Sanki bir tablo. Saatlerce oturup onu izleyebilirim. Öyle de yapmayı planlıyorum. Yalnız oturuyor masada ve kitap okuyor. Bir daha onu görememe korkusu sardı ruhumu. Aşık mı oldum acaba? Sanmıyorum. Bir anda nasıl aşık olabilirim ki? Çok mantıksız. Bir cesaretle kafeye girdim. Kapıyı açtığımda kapının üzerine asılmış olan bir çan çaldı. Sesle birlikte dikkatler üzerime toplandı. Çok utanıyorum. Masadaki güzel sarışın kafasını kitaptan kaldırmadı. Bu sevindirici bir haber.Bana bakarsa ruhumu burada teslim edebilirim. Hemen arkasındaki masaya oturdum. Tanışmak istiyorum ama yok derse ve terslerse? Güzel gitse bile bu heyecanla yanlış bir şeyler söylerim kesin. Garson bana doğru yaklaşıyor. Canım bir şeyler istemiyor ki. Sadece o sarışın için geldim buraya. Ah! Garson bunu nereden bilsin. Bana ne istediğimi soruyor. Beynim durdu sanki. Boş gözlerle bakıyorum garsona. Garson ise çok sabırlı. Avını bekleyen bir timsah kadar... Mönü önümde fakat bakmıyorum. Garsonu da bekletmek istemiyorum. Çay istediğimi söyledim. Sarışın kafasını kitaptan kaldırmadı hâlâ. Üzerinde haki yeşili bol bir kazak var.Çok yakıştığı aşikâr. Oturduğu tekli koltuktan dolayı altında ne var göremiyorum. Garson çayımı getirdi bu sırada. Ona burada alkol satıp satmadıklarını sordum. Erken olduğunu fakat istersem getirebileceklerini söylediler. En sert içkiden istiyorum dediğimde emin olup olmadığımı sordu. Sakin bir şekilde eminim dedim. Alkol almazsam tanışamam onunla. Alkolüm geldi. Çayımdan hiç yudum almadan alabileceklerini söyledim. Getirdiği alkol shot bardağında. Ne olduğunu sorma gereksinimi duymadım. Sakinleşmem gerek. Alkolü bir anda içtim. Kahretsin! Çok acı. Yüzüm yaşlı bir evsiz kadar kırıştı. Acılığı belirtmek için ses çıkartır gibi oluyorum ama sarışının sesi duyabileceğinden korkup tutuyorum kendimi.1,2,3,4... Bu kadar yeterli bence. Etkisini göstermesini bekliyorum. Beklerken masadaki atıştırmalardan atıyorum ağzıma. Etkisini görmeye başladım sanırım. Çok sakinim. Bütün gerginliğim geçti. Derin bir nefes alıyorum. Hiç olasılık düşünmemem lazım   . Hızlı adımlarla ona doğru ilerliyorum. Baş ucuna dikildim. Sesimi çıkartmadım. Kafasını bana doğru çevirdi. Ölebilirim şuan. Dizlerim sanki bir kuklanınkiler gibi sallanıyor.  Ne kadar derin gözler! Gözleri bana okyanusları hatırlattı. Okyanuslar kadar derin. Mükemmel bir yeşil tonu. Bana boş kahve bardağını uzattı ve bir tane daha istediğini söyledi. Hiç bir şey söylemeden ve bardağı almadan kapıya doğru yürüyorum. Hiç etrafıma bakmadan ilerliyorum. Bulutların kanıyla dolmuştu sokak. Bir daha ki sefere belki bir otobüste , belki yemek yerken görürüm. Bir daha ki sefer olursa tabii. Ben yine kalemlere , kağıtlara ve evimin çatlak duvarlarına aşık olarak kalacağım. Şimdi anlıyorum... Evimin kapısının ne kadar yalnız olduğunu.

4 yorum:

  1. Vay be güzel yazmışsın hanyyy garsonların kıyafeti ile erkeğin kıyafetleri aynı galiba ve kadın kitaba fazla dalmış herhalde bu konularıda anlatsaydın ikilemde kaldık

    YanıtlaSil
  2. Kadının güzelliğini belirttikten sonrar okuyucunun başka yere odaklanmasını ve kadının güzelliğini unutmasını istemedim.

    YanıtlaSil
  3. Kadının güzelliği çok iyi betimlenmiş. Reddedilmenin yarattığı o kabuğuna çekilme dünyadan kendini soyutlama çabası ve ruhsal çöküntü hiç anlatılmamış ancak yinede fark edilmesi okuduktan sonra bunu düşünebilmek kısaca çok güzel.

    YanıtlaSil
  4. Kişi reddedilmiyor. Sadece farkını anlamayan biriyle beraber olmak istemiyor.

    YanıtlaSil