10 Eylül 2014 Çarşamba

Zaman maçtaki hakem gibidir. Başlangıç ve bitiş düdüğünü o çalar. İki takım da hakemi yenemez. "Kader" hakemin düdüğünde saklıdır.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


26 Ağustos 2014 Salı

bir maç özeti

ıslak hamburger
tavuk dürüm
bira
marş
biraz daha bira
istiklal caddesi
sohbet
marş
küfür
ıslık
daha fazla bira
daha fazla küfür
meşale
torpil
küfür
öfke
ıslak hamburger
otobüs
yolculuk
ter kokusu
yürümek
ev
duş
kavga
uyku
biraz daha kavga
ayrılık
bitti.

7 Ağustos 2014 Perşembe

KENDİ OLAN KAZANSIN

Ben gangster değilim, insanlar kaldırım taşlarına bakmamakta ısrar ediyor
Bir dantel teknolojinin altında ezile dura
Bez mendilimi çıkartıp gözyaşlarını sileyim diyorum
Ne benim bez mendilim var ne de sen ağlıyorsun
Buna rağmen Irak'ta ve Filistin'de katliam var

Yağmur, şimşek, hortum, sel, belki de soyulmuş deri
Kedileri aşağı atıp gülüyoruz bazı bazı
Polisten farkımız  kalmıyor o geceler
Uçan bir martı görseler güvercindir deyip şeytana biat edecekler
Kim?
Bilmiyorum.

Bir ara Mehmet ile Enes'in konuşmasına şahit oldum
E-Şarkıyı kapat ezan okunuyor
M-Hani sen müslüman değildin
E- Ezan ile işim yok. Şarkıyı duyamıyorum.

Bir silah kılıfı boş kalıyor o an
Kendi olan kazansın

20 Temmuz 2014 Pazar

Ne Yazık ki Haklıydı

başkasının yarasını merhem eyledim
kendi yaram dile geldi
"sen" dedi sert bir tonda
"adam olmazsın"
"adam olmazsın"

17 Temmuz 2014 Perşembe

Kafka Okumaları

dudaklarından dökülen çıplak jazz esintisi
parmaklarımı ütopyalara sürgün ediyor geceleri
ben müzisyen değilim
ancak
piyano çalmaktan parmak uçları tahrip olmuş hayattan
bir kadını kurtarıyorum şu sıralar

kadın,
tuşların arasında amaçsızca süzülüyor mutlak özgürlüğe
serserilerin kısık sesli tehditkar cümleleri gibi bir parçaydı sanırım
fon müziği fazlaca sakin görünüyor
hanımefendi sayenizde notaların tadına bakabiliyorum
bir Latin ağlayabilir artık

bazı geceler yıldırım düşer yere ve hamam böcekleri ezilir
ne yıldırımları tutup kaldırır insanlar
ne de
hamam böcekleri için mezarlar kazarlar
hiçbiri bu sebepten bir kadeh daha içmez rakı
yıldırıma şahsiyet kazandırıp seni koyarsam yerine korkma
kaldırır ve omuzlarım seni
ve hamam böceği olsan
sonsuza dek Kafka okurum sana
okuma yazmam olmasada

15 Temmuz 2014 Salı

bu şiirin adını sen seç kadın

şimdi bir kadın orospuluğu ile baş başa

ardına yapıştırmak için sinekler öldürüyorum üstelik

kimse soru sormuyor gece yarıları

her cevap bize bir beden büyük

bu sebepten dolayı uykudan kaçarım

uykum gelirse dayak yemekle doyar karnım

vücudumda bıraktığın izleri sikiyorum

kimse baygın bakmıyor tabii

elimi yaralayan küçük kıllar hak getire

bir imama sığınsam başımı okşar ve derki

"oğlum, Allah'tan başka kimseye anlatma içindekileri"

bildiğin üzre polis değilim çalışmam seni öldürmeye

ben soruyorum sana

hangi din temizler vücudunu

8 Ocak 2014 Çarşamba

Sonu Cinayetle Biten Göndermeli Klişe Aşk Hikayesi

-Teninden fırlayan o güzel notalardan bahsetmiştim sana. Sen etkilenmemiş bir şekilde gözlerimin içine parlak gözlerinle bakıp gülmüştün. Beni alevler içine atan o avuç içlerinin şahaneliğine kapılıp daha da sıkı tutmuştum ya elini. Canın yanmıştı. N'aptığımı sorduğunda "Seni seviyorum. Sen n'apıyorsun?" demiştim. Ve yine o yapıcı gülüş. Gecekondu inşaatı olan bedenimi şatoya çeviren o gülüş. Silinmesi mümkün olmayacak şekilde kazıdım gülüşünü gülüşüme. Kalbimin en merkezi yerini sana ayırdım. Aşk, kıskançlık, özlem ve daha nice duygu sadece sana olmak şartıyla gelip geçiyordu önünden. Senin de hoşuna gitmiyor değildi sanırım. Tüm hırçın tepkilerinin altından hoş yosun kokuları sızıyordu. Sana bir sır vereyim mi? Ben, seni sana rağmen sevdim.

-Beni terk edişinin bilmem kaçıncı günü. İçimdeki tüm bayraklar yarıya çekildi o günden beri. Her sabah uyandığımda ilk iş seni düşünüp içimdeki kelebekleri öldürmek oluyor. Çığlıkları yankılanıyor giderken kalbimde bıraktığın boşlukta. Biraya ve sigara dumanına gömüyorum her birini. Fazla derin kazmıyorum, geri dönersin belki ve onları geri gömdüğüm yerden geri çıkartırım diye. Susmak bana göre değil. Hele de sana karşı susmak... Bana vaad ettiğin o güzel geleceği alacağım senden!

-Telefonumun sabah alarmıyla gözlerimi açtım. Dıdıdıdıt dıdıdıdıt... "Uyan seni korkak ve O'nu bu eve geri getir" diyordu alarm. O çıkarttığı lanet sese daha fazla dayanamayarak kapattım. Bir an telefonu duvara çakmak geçti aklımdan. Bir garson olduğumu ve maaşımın yeni bir telefon almaya yetmeyeceğini hatırlayınca durdurdum kendimi. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynaya baktığımda yine o sinirli sıfatımı gördüm. Sinirli olmaya o kadar alışmıştım ki gülümsemek rahatsız ediyordu bedenimi. "Bugün bu iş bitecek" dedim ayna karşısındaki bana. Ya da aynadaki ben, bana diyordu bunu. Şahane bir kahvaltı sofrası kurdum kendime. İyice karnımı doyurdum. Uzun süre bilgisayar karşısında vakit geçirdim. Saatin 15:25 olduğunu görünce hazırlanmaya başladım. En güzel kıyafetlerimi giydim. Saçlarımı şekillendirdim ve traş oldum.

-Sokağa çıktığımda sanki İstanbul'un izbe bir mahallesinde değilde, Ütopik bir şehrin en şaşalı meydanındaymış gibi hissettim kendimi. Bu büyülü hisler içinde yürümek "Cennet'e mi gidiyorum acaba?" diye sormama neden oldu kendime. Sol tarafımda Malazgirt Savaşı yaşanmakta olduğunu gördüm. Hızla uzaklaştım oradan. Caddeye çıktığımda taksi beklemeye başladım. Tam vazgeçecekken üzerine taksi şapkası  takılmış bir muz durdu önümde. Şaşkınlığımı gizleyemedim. Donup kalmıştım orada. Çığlık atmak geçti içimden fakat çevredeki kimsenin bu durumu yadırgamadığını fark ederek durdum. Belediyenin bir şölen için yaptığı uygulamadır diye düşünüp bindim. "Metropol Üniversitesi'ne gideceğim" dedim korkakça. "Tamamdır abicim beş dakkaya ordayız" dedi şoför koltuğundaki Nietzsche bıyıklı kedi. Bir süre karşılıklı sustuktan sonra "Jilet gibi giyinmişsin abi kız istemeye mi?" diye gülerek sordu kedi.
"Yok hayır. Sevgilimin yanına gidiyorum. Ama inşallah evleneceğiz bu yaz" dedim.
"Evlilik ayakları sakat vallaaa. Hiç bulaşma bence."
"İnsan sevdiğiyle mutsuz olamaz" diyerek gülümsedim, muhabbeti bitirmek istercesine.

-Dikiz aynasına taktığı aile fotoğrafı dikkatimi çekti. Fotoğrafta şoför kedi ve yanında ikisi küçük üç kedi bulunmaktaydı. Dışarıya baktığımda kimsenin bize bakmadığını gördüm. İçinde bulunduğum muzdan taksi kimsenin dikkatini çekmiyordu. Vardığımız vakit şoför ücret talep etmediğini söyledi. Yoğun ısrarlarıma rağmen parayı almadı. Mahcup bir şekilde indim taksimsi muzdan.

-Üniversitenin önünde beklerken aklımdan söyleyeceğim lafları geçirip durdum. Harikulade cümleler kuracaktım ve mükemmel bir final yapacaktım. Aysel'i göremeyeceğimi anlayınca aramak geldi aklıma. Benimle görüşmeyi reddedince ısrar ettim. Çok önemli olduğunu söyledim. Sadece beş dakika konuşacağımızın altını çizerek geleceğini söyledi. Yaklaşık on dakika sonra Aysel'in geldiğini gördüm. Güneş ışığı saçlarında patlayıp küçük bigbanglar yaratıyordu. Bu patlamalar yeni dünyalara kapı açıyordu adeta. En masum gülümsememle "Merhaba Aysel" dedim.
"Merhaba Umut. Hadi ne diyeceksen de gideceğim."
"Aysel eski güzel günlerimizin hiç mi hatırı yok?"
"Umut sana bunu bin defa anlattım. Biz yapamıyoruz. Seninle bir gelecek göremiyorum."
"Tamam bak bunları unutalım. Ben işe girdim. Sınava hazırlanıyorum. Ben de üniversite okuyacağım ve parlak bir gelecek yaratacağım bize. Senden sadece bana dönmeni istiyorum. Tekrar biz olalım. Bir olalım."
"Bunları bunları konuşmanın hiçbir faydası yok.Ben gidiyorum. Bir daha sakın rahatsız etme"

-Kurduğu son cümle suratımın ortasına muştayla vurulmuşcasına acıttı canımı. Arkasını dönüp giderken son defa seslendim ona. Kalan son gücümle haykırdım "AYSEEEEEL! SENİ SEVİYORUUUUM!" diye. Belimdeki tabancayı çıkarttım bu sıra. Bana Aysel tabancayı görünce neye uğradığını şaşırdı. Şakağıma dayadığım tabancanın soğukluğu olayın ciddiyetini daha iyi anlamama yardımcı oldu. Silahın ucuyla kafamı kaşırken Aysel korkudan çığlıklar atıyordu. "Yapma Umut. Kıyma kendine. Yalvarırım." diyerek debelenmeye başladı.Kendi kafama sıkacağımı düşünüyordu sanırım. Kaşıma işim bittikten sonra namluyu Aysel'e doğrulttum. Az önce yerinde duramayan kız buz kesilmişti. Birbirimize baktık bir süre. Ne desem bilemiyordum. Kafam kurduğum onlar kelime uçup gitmişti sanki. Nedensizce bir mafya edasıyla "Bana bunu yapmayacaktın güzelim." dedim ve silahımı ateşledim. BAM!


...

-Bu olaydan dolayı 10 ay hapis yattım. Çok makul bir süreydi. Düşünmek için çok vaktim oldu. En azından Aysel'i unutmam gerektiğini anladım. Çıktıktan bir hafta sonra konfeksiyonda sigortasız çalışmaya başladım. Ve şuan aynı yerde çalıştığım Nevriye'ye çılgınlar gibi aşığım. Birkaç kere açılmayı denedim. Evli olduğunu söyledi ve peşini bırakmam konusunda tehditler savurdu. Bir akşam iş çıkışı karşısına çıkmayı planlıyorum. Harikulade cümleler kuracağım ona ve mükemmel bir final hazırladım.


SON